merhaba, ben çalışan anne! hani parklarda bakıcısıyla/babannesi/ananesi ile gördüğünüz "ahhh yavrum anası bırakmış bunu işe mi gitmiş?!" diye dertlendiğiniz (!) kedi yavrusu (!) benim çocuğum!
şimdi...
"çocuğa iki yaşına kadar annesi bakmalı!"
"kadının yeri evidir, çocuğunun yanıdır!"
"ahh ahhhh anasına hasret büyüyor yavrucak!"
"kocan ne kazanıyor? çok mu ihtiyacın var çalışmaya?"
"mecburiyetten çocuğunu ellere bırakıyor da elin kapısına çalışmaya gidiyor!"
gibi gibi gibi saçma düşünceleri kafanızdan azıcık da olsa atabilirseniz size neden çocuğum olduğu halde çalıştığımı anlatacağım.
dinleyin -okuyun- bakalım...
şöyle başlayayım: evet, çocuğum benim herşeyim. bu dünyadaki en sevdiğim, en önemsediğim, uğruna dünyayı yakabileceğim tek varlık o benim hayatımda.
ve ben onu her gün bırakıp (!) işe gidiyorum, ne kadar acımasızca değil mi size göre?
anne olmak en sevdiğim sıfatım olabilir ama ben bir insanım. ve her insan gibi hayatımı idame ettirebilmek için paraya ihtiyacım var. ve bu ihtiyacım olan para kocamın ya da babamın ya da başka bir finansörün kazanacağı değil BENİM kazanacağım, BANA ait olan para. sizi bilemiyorum ama ben sırtımı kimseye yaslamak istemiyorum. çünkü bu kocaya, babaya sırtını yaslama hali gelecekte çocuğuna sırtını yaslamaya dönüyor, "onu ben büyüttüm bana bakacak o yaşlanınca", ben bu düşünceyi tasvip etmiyorum maalesef.
evet, oğluma güzel bir gelecek vermek, oğlumu feraha çıkarmak ben hayattaki en önemli gayelerimden biri, hepimiz gibi..ama şunu da itiraf edeyim ki, maddi açıdan baktığımızda bu, benim eve getirdiğim üç beş kuruş parayı zorunlu kılmıyor. babası da aslanlar gibi oğlumuzu feraha çıkarır, tek kazançla. hatta oğlumun ananesi, babannesi, dedeleri, dayısı, amcası hepsi hepsi takıldığı noktada destek olur oğluma. ve hatta, gözden kaçırdığımız en önemli nokta bu, OĞLUM KENDİ ZEKASI, KENDİ BAŞARISI, KENDİ ÇALIŞMALARIYLA da kendine güzel bir gelecek verebilir!
ben kendi geleceğimi garantiye almak için çalışıyorum aslında. ileride kendime ait küçük bir maaşım olsun istiyorum mesela. kendi kendimi döndürebileyim istiyorum, hani büyüklerimizin dediği gibi, kimseye yük olmadan hayatımı yaşayayım istiyorum. ve dolaylı olarak aslında çocuğumun geleceğini garantiye alıyorum. çünkü o da bizim gibi bu çarkın içine girecek, onun da bir ailesi, bir hayatı, öncelikleri olacak, ve ben, bir de "nolacak bu annemin hali?" diye beni dert edinmesini istemiyorum mesela. ona kendi hayatını verebilmek bence ona verebileceğim en güzel hediye.
bir de çalışan anne olmak sandığınız kadar "zavallı" bir durum değil. hani hep diyorsunuz ya çocuğunu 2-3 saat görebiliyor günde falan diye, siz de bir hesaplayın bakalım gününüzü. düşün 24 saatten uyuduğunuz, temizlik yaptığınız, yemek pişirdiğiniz, ev işi yaptığınız zamanları, kaç saatiniz kalmış geriye? ama dürüstçe hesaplayın lütfen.
biz sabahları üçümüz evden güle oynaya çıkıyoruz, babasıyla onu okula bırakıyoruz ve biz işlerimize gidiyoruz. ve ben bir kez olsun "sana çikolata/oyuncak almak için çalışıyorum" gibi hastalıklı cümleler kurmadım oğluma. hep "sen okula ben işe hadi bakalım" dedim, çünkü normali bu! çünkü ileride hayatındaki kadının çalışmasını mecburiyet olarak görmemeli, "çalışmalı çünkü çalışmak normaldir, kadın erkek fark etmez" demeli. desteklemeli, tıpkı babası gibi...
ev işlerine gelince. benim oğlum saçını süpürge etmiş, yemek yapmak için cebelleşen bir kadın görmüyor evde. mutfakta beraber çalışan anne baba görüyor, evi beraber toplayan anne baba görüyor. yani ev işlerine yardımcı bir erkek görüyor ve ileride bunun meyvelerini nasıl toplayacağız, bir düşünün. ben saçımı sadece oğlumun mutluluğu için süpürge etmeyi tercih ediyorum...
evet yoruluyorum, evet bölünüyorum, evet yetişemediğim zamanlar/yerler var, evet özlüyorum da ama benim hayatımın normali bu. hatta bence insanoğlunun normali bu. nasıl ki babaların ya da erkeklerin çalışıp çalışmaması tartışmaya kapalı bir konuysa aynı şekilde kadınların da çalışıp çalışmaması tartışmaya kapalıdır benim için. ha gel sistemi eleştir, günün yarısını çalışarak geçiriyorsun, yaşamaya, harcamaya vakit mi var falan de, onu tartışırım bak! ama kadın-erkek ayrımına indirgeme çalışmayı, hele anne - anne değil ayrımına hiç indirgeme...
bir de sevgili çalışmayan anne lütfen çocuğumla aramdaki bağı, onun yetişme tarzını sorgulayarak, özgüvenli olmayacağını söyleyerek, parkta mahsun bakışlarla seni ve çocuğunu izlediğini ve daha bir sürü şeyi haddinde olmayarak dile getirerek belden aşağı vurma! alırım aklını şaşırırsın nasıl belden aşağı vurulurmuş!
8 yorum:
Her yazdığına tek tek katılıyorum.Son cümlenin de altına imzamı atıp park duvarlarına asmak istiyorum.Bir tek evde beraber iş yapan anne baba aşamasını gerçekleştiremedim,gerçi son yıllarda mutfak hariç bölümlerde eşimi de görüyor çocuklar ama o eksiği de anlatarak gideriyorum.Oğluma hep,tek bir kadının gözünden,tek bir damla yaş akıtırsan karşında beni bulursun diyorum.Kzıma da kendini ezdirmemesini,haksızlık karşısında susmamasını öğretiyorum.Böylece senin dediğin gibi ikeride kimse kimseye yük olmayacak,sadece sevgiyi yaşamak kalacak geriye.
Yaşşa Pelin, harika bir yazı bu. Ben de her kelimesine katılıyorum. Ömrüm boyunca benim arkamda kocam var, babam var diyenleri anlayamıyorum. Dimdik, bir birey olarak ayakta durabilmek varken, mecbur olmak ne demek. EVet sağolsunlar, hep yanımızda olsunlar inşallah. Ama hayat bu, hastalık var, ayrılmak var, Allah korusun ölüm var.Kalan biz olduğumuz zaman ne olacak? Her insanın paraya ihtiyacı vardır ama hiç olmasaydı da bir üretken birey olmak adına, geleceğimi garanti altına almak için sigortamı yatırır ve kendi işimde meşgul olurdum.
Pelin süper süper ötesi bir yazı olmuş unuttugum noktaları bile yazın sayesinde hatırladım. Ela küçükken hastanede dr sırası bekliyordum kadın Ela nın konusmalarını duydu kucagında da Ela yaşlarında oğlu var ve bana döndü dedi ki ev hanımı olan annelerin çocukları daha erken konusuyormus ben maalesef çalışıyorum ve oğlum geç konuşacak gibi dedi. Ben ŞOK. Hanımefendi ben çalışıyorum erken ya da geç konuşmanın ev hanımlığı ile ne alakası var sizin kafanıza bu düşünceyi kim soktuysa def edin olurmu öyle şey dedim yarım saat dil döktüm ikna ettim kadını resmen bunalıma sokmuşlar yeminle şu kadınların birbirlerine yaptığı kötülüğü başkası yapmıyor.
ağzına sağlık, çocuğum yok ama çalışıyorum ve çocuk olunca işi bırakırsın heralde diyorlar bana.. kabul edemiyorlar hem çalışıp hem anne olmayı..
Hep calisan bir anne olarak, imzami atiyorum bu yazininn altina Pelin'cim.
Bir zamanlar okumus ve cok sevmis oldugum, Iclal Aydin'in su yazisi aklima geldi simdi...
"Boynunda ipli anahtarları olur, çalışan annenin çocuğunun.Ve ona kimse kapıyı açmaz. Zil çalma lüksü yoktur bu çocuğun.Eğer evde kadın ya da anneannesi yoksa. O, kapıları hep kendi açmak zorundadır.
Dolaptaki yemeği kendi ısıtabilmeli, hep dikkatli olmalı, "kim o?" diye sormadan kapıyı açmamalı, arkadaşlarını her gün eve davet etmemeli, top oynarken kolunu asla kırmamalıdır. O erken büyümek zorundadır. Evet, ne yazık ki, ya da iyi ki çalışan annelerin çocukları erken büyürler. Bir evi çekip çevirmeyi iyi bilirler. Yalnızlığı, kendine bakmayı öğrenmişlerdir. Kardeşlerine ablalık yapan küçük kadınlar ya da kendi hayatını kurgulayabilen küçük adamlardır artık onlar.
Hatta bazı erkek çocukları 9 yaşında bulaşığa yardım ederek annelerinin el emeği ile hazırladığı üstün hizmet madalyasını hak ederler. O yüzden yorsa da yıkamaz hayat onları. Çalışan annelerin erken büyüyen çocuklarını."
Ahh ahhh... bak neler aklima getirdin simdi yine bu yazinla da....:(
Kesinlikle haklısın. Benim Annem calismiyordu çok da ilgili bir anneydi ama arkadaşımın annesi hem çalışıyor hem de ilgili anneydi ve bazen onlara ozenirdim. Çünkü çocuklar annelerinin ev dışında bir şeylerle ugrasmasindan mutlu oluyor. Ben de kendi adıma devlet memuru olup şanslı kesimden olduğum için 2 yıl evdeyim. Ama kimseyi evde kalıp bakmadıgi için de hor görmedim. Hatta bazı zamanlar ev kadını anne olmak öyle zor ki. Calissam belki daha kolay bile olurdu diyorum.aslında biz milletçe her konuda çok seviyoruz yargilamayi. Hiç başka bir bakış açısı geliştirmiyoruz. Önce bu hastalıklı durumdan kurtulmak lazim
Çok yaşa sen Pelin, bu ne yahu,sürekli bir "çalışan anneye vicdan baskısı" ..Her kelimesine katılıyorum ve yürekten alkışlıyorum.. İtiraf edeyim bir bankacı olarak "keşke daha erken saatte çıkabildiğim bir işim olsaydı " dediğim günler çok oldu ve eminim çok daha fazlası da olacak ama hiç bir zaman "niye çalışıyorum ki" demedim aksine hep " iyi ki çalışıyorum " dedim.. İyi ki çalışıyorum,iyi ki kimseye muhtaç değilim,iyi ki çocuğuma kadının da bir birey olarak kendi ayakları üzerinde gayet iyi durabileceğini gösteriyorum..
Ağzına sağlık, Allah kolaylık versin!
Yorum Gönder