tag:blogger.com,1999:blog-11966154935023466922024-02-20T18:15:48.177-08:00pelintozu & arintozusafi hayat...pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.comBlogger280125tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-7704190740564421832020-10-06T02:44:00.001-07:002020-10-06T02:44:27.604-07:00Ay hala korona.. <p> Marttan bu yana koca bir ilkbahar, koca bir yaz geçti.. Sonbahara geldik ve hala korona... Hala ailecek ev...</p><p>Yani bütün yaz evde oturmadı tabii. Haziran ile beraber ülkede önlemler gevşetildi, hatta artık önlem falan yok, bam bam bam! Bütün yaz doğru yerlere doğru insanlar yerleşmesinin ekmeğini yedik valla... Datça, Bodrum ve Assos tatilleri ile koronanın da bizi tatil aşkından vazgeçiremeyeceğini kanıtladık.</p><p>Okullar hala online. Pazartesi açılacak demiş bakan ama nasıl güvenip göndercez bilmiyorum. Ay zaten artık ne biliyoruz ki?!</p><p>Her yer açık. Hayat baya normal aslında. Sokağa çıkınca maskeli insanlar görmesem pandemi yok sanacağım, o derece. </p><p>Neyse iyiyiz ya çok şükür, sağlık olsun. </p><p>Ama yine de oğlumu ve kocamı akşam iş - okul dönüşü karşılamayı özledim galiba... </p>pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-7235509969344055402020-03-24T01:13:00.000-07:002020-03-24T01:13:22.130-07:00korona korona..bir kadın havana şarkısını korona olarak değiştirmiş, sürekli dilimde..başlığı o melodi ile okuyabilirsiniz :s<br />
<br />
kaç gün olduğundan emin değilim ama 13 - 14 gün oldu sanırım, koronavirüs güzel ve yalnız ülkemizde de faaliyetine başladı. pencereden bakınca istanbul hayalet şehir ama işe giden de, daha doğrusu gitmek zorunda bırakılan da bir sürü insan var..<br />
<br />
okullar 10 gün önce kapandı. dün itibariyle de online eğitime geçildi. arin şu an yan bilgisayarımda öğretmeni ve arkadaşlarıyla matematik dersinde mesela. ne harika bir birinci sınıf geçirdi çocuklar... önce okulları iflas etti başka okula nakledildiler, şimdi de korona nedeniyle evden eğitim görüyorlar... tek tesellim eba'dan idam sahnesi falan izlememiş olması......<br />
<br />
her şey çok garip geliyor. bir tek biz evde oturuyoruz gibi oluyor sonra instagramı bir açıyorum, amerika'da, avrupa'da, asya'da her yerde insanlar evlerinde.... çok garip.. daha önce bombalar, darbeler falan derken bu ülkede epey badire atlattık, o yüzden saçma ve kötü şeyler sadece bizim ülkemizin başına gelir sanıyordum ama şu an bütün dünya oldu bizim ülke... ileride tarih kitapları bu günleri nasıl yazacak acaba?! umarım ölü sayısı az olarak ve süreç görece kısa olarak yazarlar...<br />
<br />
karantina diyoruz ama resmi bir şey yok, hasta da değiliz çok şükür, evde izolasyon başladığında "e ben zaten evdeyim" diye rahatlatmıştım kendimi ama kazın ayağı öyle değilmiş. mecburi olarak evde oturmak, çıksan da daha önce alıştığın bir çok yerin kapalı olması çok farklıymış. öyle ben hep evdeyim durumu değilmiş meğer......<br />
<br />
aksi gibi havalar da kötü. yani aslında dışarı çıkma isteğini bastırıyor, hele ki memlekette durumun önemini anlamayan piknikçileri falan düşününce havalar aslında lehimize. ama ben evde de olsam güneş istiyorum, sıcak istiyorum... bir de ne kadar doğru artık kestiremiyorum ama en azından sitenin bahçesine ineriz ya da hiç olmadı balkon keyfi yaparız istiyorum...<br />
<br />
bu günler hepimizde ama özellikle de çocuklarımızda ne gibi izler bırakacak, neyi değiştirecek merak ediyorum... benim hayatta en korktuğum şey yalnız kalmaktı ve fark ettim ki bu korkum gerçekmiş. arin ve aras evde olduğu sürece moralim çok çok daha yüksek.<br />
<br />
bir de ben üzgünken, mutsuzken uykuya kaçardım... fark ettim ki kaygılıyken uyuyamıyormuşum resmen. üzgün, mutsuz ya da depresif değilim, hissettiğim tek şey kaygı. bir bilsek ne zaman bitecek, her şey ne zaman normale dönecek......<br />
<br />
okullar yaz tatiline bağlar artık diyorlar. ne öğrenecekler, nasıl öğrenecekler bilemiyorum bu çocuklar. yarım dönem çöp mü acaba?<br />
<br />
çok değişip dönüşeceğiz gibi geliyor. kişisel gelişim kitaplarına, sözlerine ya da benim deyimimle zırvalarına inanmayan biriyim hala... ama dünya bizi bir dönüşüme zorluyor. sanki insanlık olarak bir kırılma noktasındayız ve ya her şey iyiye gidecek ya da kötüye, ama asla aynı kalmayacak.....<br />
<br />
veba salgınından sonra yaşanan aydınlanma belki yine yaşanır. umarım bilimin değeri ve doğanın bir dengesi olması gerekliliği herkes tarafından anlaşılır bu salgın sırasında ve sonrasında.<br />
<br />
sağlık olsun.......pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-61264866297036038422020-01-09T22:53:00.001-08:002020-01-09T22:53:59.320-08:00hi guys!ne kadar uzun süredir yazmamışım...<br />
<br />
oysa neler neler oldu..<br />
<br />
ağustos ayından bu yana "çalışmayan anne"yim. işi bıraktım. hem de ne bırakma, bildiğin ev hanımıyım, öyle evden falan da bir iş yaptığım yok. baya baya çocuk okula, koca işe, ben de ev işlerine modundayım. keyfim yerinde. maddi ve manevi olarak tam istediğim şekilde bitti kurumsal hayat.<br />
<br />
okullar açılana kadar arin ile evdeydik. ilk defa böylesine uzun dipdibe zaman geçirdik kuzumla. şahaneydi. ağustosu hep tatiller ile bitirdik. birbirimize doymak için bir an olsun ayrılmamaya gayret ettik. doyduk mu? evlada doyulur mu? sanırım okulların açılmamasını isteyen tek anne bendim misak-ı milli sınırları dahilinde.<br />
<br />
arin ilkokula başladı. ama ne başlama...fırtına gibi. hayatımda ilk defa arin'in yaramazlığı (bu yumuşatılmış bir ifadedir blogcan) şikayetler aldım! eğitim hayatının ilk günü müdürün odasına çekildi yav, daha ne diyeyim..neyse bir şekilde atlattık o günleri ve her şey yoluna girdi.<br />
<br />
sabah arin'i evimizin 100 metre ötesindeki okula bırakıyordum ve akşamüzeri de aynı şekilde alıyordum. sitenin bahçesinde oyun vs derken eve giriş, ödev, yemek falan sonra da uyku. inanılmaz bir rutine bağlamıştık. ama kulağımıza çalınan okulla ilgili sorunlar vardı bu arada. haftada bir bir aksiyon, öğretmen isyanları, devrolacak söylentileri...<br />
<br />
e sonunda cağnım ülkemizin muhteşem ekonomik politikası ile bizim 6 yaşlar da yüzleşti.<br />
<br />
okul iflas etti!<br />
<br />
ilk ara tatilin son günü bizi çağırdılar ve okulun kapandığın çocuklarımızın ise başka bir okula nakledildiğini, istersek orada devam edebileceğimizi ya da farklı bir okul bakabileceğimizi ancak ödediğimiz paraların kurtarılmasının pek mümkün olamayacağını (tabii bunu açık ve net değil, satır aralarında söylediler) anlattılar.<br />
<br />
zaten sınıf az kişi. veliler oturduk konuştuk, madem öyle hiç olmazsa çocuklar ayrılmasın, okulun naklettiği diğer okula devam etsinler dedik. hem de bir nevi tüm sene için ödediğimiz parayı da bu şekilde amorti edebilecektik.<br />
<br />
hoop rutin bozuldu. arin artık servis ile okula gidip gelmeye başladı. sabah çıkış saati 45 dakika daha erken ve akşam geliş saati de yarım saat daha geç artık. ama çocuklar hep beraber yeni okula geçtikleri için hemen alıştılar ve yeni okula bayıldılar.<br />
<br />
bütün bu olumsuzluk içinde veli olarak artı haneye yazdığım tek şey, öğretmenin değişmesi. eski okuldaki öğretmenden o kadar memnun değildim ki...yönetimle bile konuşmuştuk bu öğretmenden memnun olmadığımızı. yeni okulda çok şükür iyi bir öğretmenleri oldu.<br />
<br />
yeni okulla beraber işin eğitim kısmında acayip bir hızlanma oldu. arin bir anda her şeyi okuyabilmeye başladı. ödevler azaldı, değişik şarkılar ve beceriler öğrenildi, yabancı dil konusunda geri bildirim alabilmeye başladık. okul konusunda kafamızda hala soru işaretleri olsa da, öğretmeni sevdiğimiz için daha olumlu bakabiliyoruz.<br />
<br />
anlatınca kısacık bir yazı oldu ama yaşarken çok acayip bir 4 - 5 aydı ağustostan bu yana yaşadıklarımız.<br />
<br />
benim için her zaman önemli olan arin'in keyfi. onun keyfi yerinde. sevdiği arkadaşları, öğretmeni var. artık rutine girmiş bir ev ve okul hayatı var. öte yandan bir de yüzme takımına girdi, okuldışı bir sosyal çevresi var ve hobi olarak başladığı bir işi profesyonele geçirmeye başladı, bir de bunun getirdiği / getireceği gelişimleri, kazanımları var.<br />
<br />
o hep mutlu olsun da kalan her şey hallolur nasılsa...pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-84598491618862337062019-06-24T06:50:00.001-07:002019-06-24T06:50:25.435-07:00tarihe not olsun...son 3 aydır evde konuşulan bir konuydu, senin yanında siyaset konuşmamaya ya da haber izlememeye çalışsak da son 3 aydır pek beceremedik ki sen iki adayın da adını ve hangisini desteklediğimizi biliyordun oğlum. <br />
<br /><br />
dün sonuçları heyecan içinde beklerken bir anda yapılan "rakibimi tebrik ediyorum" açıklaması babanla bana sevinç çığlığı attırdı ve sen korkup ağladın. ne olduğunu idrak edince de sevincimize ortak oldun..<br />
<br /><br />
bu ülkede olanlar yüzünden senden özür dilediğim, içimi döktüğüm bir çok yazı var bu blogda. sanırım gezi'den bu yana ilk defa ülkenin durumu hakkındaki bir yazıyı senden özür dilemeden bitireceğim. <br />
<br /><br />
umarım ileride konuşulurken "evet çok zor günler olmuş ama ben 5.5 yaşındayken devran dönmüş" diye anlatırsın bugünleri...<br />
<br /><br />
biz kazanmayı unutmuşuz oğlum, tekrar hatırladık. umarım bundan sonrası hep senin kuşağına kazanç yazar...<br />
<br /><br />
başkanımın da dediği gibi;<br />
<br /><br />
"yolumuz uzun! heyecanımız yüksek! gençliğimiz var!"<br />
<br /><br />
<br />pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-73753516587165778392019-02-19T05:18:00.000-08:002019-02-19T05:18:13.945-08:00serzenişbu aralar sıkkınım. yani, bilmiyorum..bir şeyler anlatasım var ama..bağırasım var hatta...<br />
<br /><br />
kurumsal hayatta tükendim. aynen öyle, doğru yüklem, tükenmek...bıçak gibi kesmek istiyorum ama öte yandan yapamıyorum da...<br />
<br /><br />
sabah yediye on kala evden çıkıyorum ve akşam da yediye on kala eve geliyorum. tam on iki saatimi satıyorum ve karşılığı beni tatmin etmiyor, olmuyor. maddi - manevi tatminsizlik...çok fena çok...<br />
<br /><br />
geçen sene arin'i okuldan alabiliyordum hiç olmazsa, bu sene o da yok çünkü artık kreşe gitmiyor ve okuldan çıkış saati daha erken. çocuk okula başladı, sınıfı, mobilyaları vs değişti ve ben bir ay sonra görebildim. okuldaki konulara ve olaylara vakıf olma durumunu hiç konuşmayalım.<br />
<br /><br />
bir bakıcımız var artık aslında ama sabahları hala üç gün babası okula bırakıyor, çünkü bakıcının da torununu okula bırakması gerekiyor. akşamları genelde bakıcısı alıyor okuldan. gerçi kadıncağız bize mi bakıyor arin'e mi belli değil. yani faydası arin'e değil aslında ev işlerine, dolayısıyla da bana. işe gelmek için masraf yapıyor olmak düz saçmalık geliyor artık. <br />
<br /><br />
işyerinde istediğim bir pozisyon var. olmuyor, yapılmıyor. sebep yok, işlerine gelmiyor sanırım. zam? o da pek yok, yani ülkemizin ehonomiysi çoh iyi olduğundan enflasyon oranına erişebilen bir zam beklentimiz yok. yapmam gerekenden fazla iş yapıyorum, almam gerekenden fazla sorumluluk alıyorum. saçmalık.<br />
<br /><br />
bir de şöyle bir durum var. ben çalışma konusunda hep nettim. yani işten ya da şirketten şikayet ettiğim olurdu ama çalışmak isterdim hep. arin doğduğunda da kendi isteğim ile döndüm işe, büyütürken de kendi isteğimle çalıştım. ancak artık çalışmak istemiyorum. niye böyle oldu bilmiyorum. <br />
<br /><br />
sanırım çok yoruldum, dinlenmek istiyorum. ama yıllık iznim yok, yaza saklamalıyım...pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-32158887433183515802018-12-18T04:26:00.001-08:002018-12-18T04:26:18.739-08:00yazmam lazım...yoksa kendi kendime sinir olduğumla kalacağım. o yüzden siz de sinir olun, ya da olmayın benim sinir olmama sinir olun. üff amma abartıyor diyin, haklı diyin, bu kadın da delirdi iyice diyin. bıraksak b.kuyla kavga edecek falan da diyin.<br />
<br /><br />
konumuz çalıştığını sanan çalışan anneler!<br />
<br /><br />
nasıl oluyor bu?<br />
<br /><br />
şöyle;<br />
<br /><br />
çalışıyorlar, evet. ortada bir emek var, ayrılan bir zaman var, kazanılan para var, edinilen kariyer var. ama sabah akşam ofise giderek değil...kendi ofisleri var, ofislerine çocuklarını götürebiliyorlar, günü kendilerine göre planlayabiliyorlar, 5 dk erken çıkmak sorun değil, geç gelmek de sorun değil. öğlen eve uğrayabiliyorlar, çocuklarını okuldan alıp okula bırakabiliyorlar, okul etkinliklerine katılabiliyorlar, bebekse ona bir oda dahi kurabiliyorlar.<br />
<br /><br />
gerçek çalışan annelik bu değil! çalışan insansınız, üreten insansınız ama çalışan annelik zorluklarından bahsettiğiniz anda benim, kusura bakmayın ama, mabadımla gülesim geliyor.<br />
<br /><br />
gerçek çalışan annelik nedir biliyor musunuz?<br />
<br /><br />
sabah belli bir saatte ofiste olmak zorunda olmak ve yine akşam belli bir saatten önce çıkamamak demektir, hem de her gün.<br />
<br /><br />
emzirme döneminde ofiste süt sağacak yer bulamaman, bulduğunda ise bunu işten kaytarış olarak görenlerle mücadele etmen demektir.<br />
<br /><br />
trafik azıcık arttığında memenden taşan sütlerle o otobüs / araba yolculuğunu tamamlamaya çalışman demektir.<br />
<br /><br />
haftada bir gün olan süt izninde toplantı koyan müdürüne o gün izinli olduğunu hatırlatman ve trip yemen demektir. süt iznini gündelik, erken çıkma olarak kullanıyorsan, asla tam vaktinde çıkamaman demektir.<br />
<br /><br />
çocuk hasta olduğu için izin aldığında "senin çocuk da bir iyileşemiyor yea" "yine mi ateş?" "bırakabileceğin kimse yok mu?" "başka bir doktora mı göstersen?" (ay içim şişti) serzenişlerini dinlemektir.<br />
<br /><br />
çocuğunu okula bırakamaman ve okuldan alamaman demektir ve sadece bu iş için ya bakıcı ya da aile büyüğü desteği almak zorunda kalman demektir.<br />
<br /><br />
çocuğun okulunda bir etkinlik olduğunda izin almak için kırk takla atman demektir.<br />
<br /><br />
çocuğunu hafta içi gördüğün saatleri topladığında bir gün bile etmemesidir.<br />
<br /><br />
bütün hayatını, yapmak istediklerini, yapmak zorunda olduklarını ve en kötüsü de çocuğunu bir haftasonuna sıkıştırmak demektir.<br />
<br /><br />
daha da yazarım aslında ama yazdıkça da sinirim geçmiyor ki... tek bir çocuğun, kendi ofisin ve esnek çalışma saatlerin var kardeşim hala nesi zor? NESİ ZOR?pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-22034932949831671452018-11-07T00:29:00.001-08:002018-11-07T00:29:41.249-08:00düdük 5 yaşında!balböceğim, canımın icci, kuzum, dünyam 11 ekim'de 5 yaşına girdi. <br />
<br /><br />
5 senede gülmediği tek bir gün olmadı çok şükür. ağladığı günler de oldu. sevindiği günler, kızdığı günler, tutturduğu günler, keyifli olduğu günler, sağlıklı olduğu günler, ateşlendiği günler, şartları zorladığı günler, laftan anlamadığı günler...<br />
<br /><br />
kocaman oldu. anaokulu hazırlık sınıfında artık. seneye ilkokul. <br />
<br /><br />
büyüyor, sağlıkla neşeyle büyüyor çok şükür. <br />
<br /><br />
canım benim güzel kuzum tatlı kuşum iyi ki varsın. seni çok seviyorum...birlikte geçireceğimiz uzun yıllar için o kadar heyecanlıyım ki...<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4oMB8KSZRULlTw9ZWJGXg0bgtrjqcIrCBJRzp7QJQrnqhdmAfG1fmyhM3meaLdWSgnl-eIC8fkle3MnJutA8jaGHvjQwdEzsLQNmGWQb4Znc-JfD2xOv27RLV9U4tUBCmaP3TMSoVxR0/s1600/IMG_20181107_112619.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="758" data-original-width="1080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4oMB8KSZRULlTw9ZWJGXg0bgtrjqcIrCBJRzp7QJQrnqhdmAfG1fmyhM3meaLdWSgnl-eIC8fkle3MnJutA8jaGHvjQwdEzsLQNmGWQb4Znc-JfD2xOv27RLV9U4tUBCmaP3TMSoVxR0/s1600/IMG_20181107_112619.jpg" /></a></div>
<br />pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-11528116664485829432018-08-16T02:03:00.000-07:002018-08-16T02:03:54.717-07:00yüzyılın trollüarin'e bu yaz bir şeyler oldu. yani gerçekten bu yaz iyice büyüdüğünü idrak ediyorum. adamakıllı konuşuyor, ne istediğini biliyor, kendine has huyları var. daha düne kadar suya bu diyen adam oturup bizimle sohbet ediyor. çok değişik, çok güzel...<br />
<br /><br />
geçenlerde benim doğumgünümdü. internetten bir çanta sipariş etmiştim, tesadüfen doğumgünümde geldi çanta. akşam babası ile bana süpriz (!) pasta kestiler. sonra da gitmiş içeriden çantayı almış diyor ki "anne sen çanta seviyosun ya, biz babamla mağazaları gezdik çok dolaştık sana bu çantayı aldık" ahahahahaa!!!!!!! oğlum allah ileride senin sevgiline, eşine sabır versin! bire bin katarak anlatma?! atma ziyaaa! :)<br />
<br /><br />
dışarıda bir yerde biz kahve içiyorduk, arinço da kendi kendine takılıyordu. sonra birden masaya geldi "baba sen oturuyorsun, biz annemle gidiyoruz" dedi. nereye be dedim direkt. "anne kakam geldi, tuvalete gitcez! herkesin önünde beni bağırtıyorsun!" diye fırçaladı. yaa asdaasfas büyüdü de kakam geldi diye sesli söyleyemiyor :p <br />
<br /><br />
geçen salonda pervane çalışıyor. "anne bak" dedi tavanı gösterdi, ışık oyunları var tavanda. ben hemen "a dur bakim bilekliğimden oluyo galiba, ay yok saatimden" falan diye elimi kolumu dansöz gibi kıvırıyorum. "anne tervane*den oluyor baksana ışıklar da onun gibi dönüyor" dedi. arkadaşlar, "erkek çocukları zekasını annelerinden alırmış" tezini çürüttüysek dağılabiliriz :/<br />
<br /><br />
sanırım bu yüzyılın trollünü ben büyütüyorum.pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-66666580601148994722018-05-07T05:17:00.000-07:002018-05-07T05:18:06.887-07:00batı cephesinde yeni bir şey yok! benim analığımda da..ay bilogcan aklıma güzel bir yazı fikri gelmişti. benim 3.5 sene kadar önce <a href="http://blogcuanne.com/" target="_blank">blogcuanne</a>'de bir <a href="http://blogcuanne.com/2014/12/30/anne-olmak-cocuklugunu-tekrar-yasamak-demek/" target="_blank">söyleşim</a> olmuştu. onun cevaplarını bir de şimdiki kafamla vereyim dedim ama benim kafa 3.5 senede hiç değişmemiş! şaka gibi :/<br />
<br />
<br />
söyleşiyi okuyunca fark ettim ki, endişelerim artmış, şekil değiştirmiş falan ama geri kalan her şey hala aynı..<br />
<br />
<br />
hala sabırlı ve sakinim, hala arin ortalığı batırdığında umursamıyorum (oyun hamuru hariç, o halıdan zor çıkıyor.), hala arin'in düşmesinden korkuyorum (halbuki baya da düştü kalktı 3.5 senede), hala sabah erken kalmak zorluyor, hala planlı programlı hareket edemiyorum, hala yetersizlik duygusunu yenemedim...<br />
<br />
<br />
değişen şeyler de var ama..artık iş çıkışı bir yerlere takılabiliyorum. sonra, saçımı evde değil, kuaförde boyatıyorum. evden 8de değil, 7de çıkıyorum sabahları, yani arin ile sabah saadeti son buldu ama babasının dediğine göre pek de saadet olmuyormuş her sabah ;) <br />
<br />
<br />
bilmiyorum bir 3.5 sene sonra ne değişir ya da ne değişmez...ama söyleşide kurduğum tek bir cümle ömrüm boyunca hiç değişmeyecek:<br />
<br />
<br />
" o yüzden anne olarak en büyük isteğim Arin’in bir gün gelip “çok mutluyum anne çok" demesi."pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-11216270216124863552018-04-16T01:56:00.001-07:002018-04-16T01:56:20.801-07:00ses bir ki!iki aydır hiç bir şey yazmamışım..ne bileyim öyle çok yazacak bir şeyler de yok gibi..<br />
<br /><br />
<br />
<br />
bu aralar gündem arin'in okulu. önümüzdeki eylül anaokuluna başlamalı, sonraki sene de ilkokul bir. devlet mi olsun özel mi olsun? saatler uymuyor, bakıcı mı olsun? bilemedik, işin içinden çıkamadık. şu an görünen; sanırım özel bir okul olacak, artı bakıcı olacak ve biz taşınacağız falan filan. yıldık yeminle..zormuş bilogcan, bu okul işi yaşlandırdı bizi...<br />
<br /><br />
bir de artık bizim dünya görüşümüzü falan biliyorsun tabii, o yüzden ekstra zor. <br />
<br /><br />
neyse sıkıcı bir konu işte...<br />
<br /><br />
ben bir ses vereyim istedim. keyfimiz yerinde çok şükür...hepimiz iyiyiz..arin gittikçe ballaşıyor, ben gittikçe aklımı kaybediyorum :)pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-57454030569635080122018-02-13T05:31:00.002-08:002018-02-13T05:31:26.553-08:00eski yazılarımı okuyorum çünkü manyağım! yapacak bir sürü işim var ama motive olamıyorum..<br />
<br /><br />
<a href="http://pelintozu.blogspot.de/2013/05/ah.html" target="_blank">şu</a> yazıma denk geldim ve arin'e bir şey söyleyesim var.<br />
<br /><br />
arin,<br />
<br /><br />
biz o parkı vermedik oğlum! hala duruyor! etrafı değişti, etrafını kaptırdık..ama park bizim! ağaçlar bizim! biz o yaz tarih yazdık oğlum! <br />
<br /><br />
"sen ileride o parktaki ağaçlar sökülmesin diye nöbet tutanlar olduğunu duyunca inanamayacaksın" demişim..valla ben de inanamıyorum düşününce..arin, bir düşünsene oğlum ya bu ülkede ağaçları korur olduk biz, sökülmesin diye nöbet tutar olduk başlarında..gülüyorum şu an bunu yazarken, sinirden..<br />
<br /><br />
"sen doğunca o ağaçlar olmayacak..biz senin elinden tutup seni taksim'e götürdüğümüzde sen orada koskocaman bi avm göreceksin.." demişim..vermedik oğlum biz parkı! avm falan da yok! kışla yapcaz dediler sonra zaten, yapamadılar onu da..park bizim.<br />
<br /><br />
direndik be arin çok direndik..ha ne değişti dersen, her şey aynı, hatta daha da kötüye gidiyor..öyle boka batmış vaziyette ki memleket nasıl düzelir bilemiyorum artık..düzelir mi? pek umudum yok..<br />
<br /><br />
bir yanım, parkı vermediğimiz gibi ülkeyi de vermeyiz diyor; bir yanım, ülke çoktan gitti diyor..<br />
<br /><br />
sen, ağaçlar sökülmesin diye nöbet tutanlardan ol oğlum..pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-49190386364160668862018-02-07T04:58:00.001-08:002018-02-07T04:58:34.859-08:00mucizehani bir oyun var ya, kartları ters çevirip koyuyorsun sonra aynılarını bulmaya çalışyorsun..heh işte "aynısını bulmaca" oynuyoruz bu aralar arin ile. çok seviyor ve hepimizi yeniyor :) dün yine oynadık. bitince "dur sayacaz" dedi. ben saydım sonra o saymaya başladı ve fark ettim ki benim oğlum baya baya sayıyor :)<br />
<br /><br />
ben arin'i öğrendiğimde şok geçirdim. her kontrolde doktor oluşan yeni bir uzvunu gösterdi, şaşırdım. doğsun da neye benziyor görelim artık diye sabırsızlandım. emzirirken öyle tatlı olurdu ki, o kadar masum dururdu ki "Allah'ım bana bu hallerini unutturma" diye dualar ettim hep. "çabuk büyüyor bu günlerin kıymetini bil" dediler, bir öptüysem bin öptüm, bir sardıysam bin sardım. ağladı, mızırdandı, keyifsizleşti. diş dedik, gaz dedik..tahmin tahmin.."ah" dedim "konuşsa da derdini söylese"..<br />
<br /><br />
büyüdü. derdini söylüyor, memnuniyetini söylüyor. mutluyum diyor, küsüyor, şakalaşıyor, daha dün mama sandalyesinde püreler yedirdiğim bebek bize yemekte eşlik ediyor..<br />
<br /><br />
ultrasonda görünen o fasulye dün topladığı 28 tane kartı saydı, galibiyetine sevindi..hayran kaldım ben bu mucizeye....pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-2805317890550562432018-01-12T00:18:00.000-08:002018-01-12T00:18:08.889-08:00sevdiğim<br />
pazar günü boş bulunup arin'e en sevdiği arkadaşının ateşlendiğini ve okula gelemeyeceğini söyledim. üzüldü, hem de çok..sonra gitti doktor setini aldı, ve bana "anne ata'nın annesine mesaj yazar mısın yarın okula gelsin, ben ona bakarım" dedi..merhametini sevdiğim..<br />
<br /><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
haftasonu harika kanatlar'ın bir bölümünü izledik. dubai'ye gittiler. "şükran, teşekkür ederim demek" falan gibi bir şey söyledi jett. ertesi gün harika kanat oyuncaklarıyla oynarken "anne ispakya'ya mı gitmişlerdi? hani şükrü olan bölümde?" dedi. uydurmasını sevdiğim..<br />
<br /><br />
<br />
<br />
oyuncakçıya gittik. sadece bakacam diye söz verdi ama tabii ki "tavuğun dötüne çocuğun sözüne güven" olmaz kuralımız burada da bozulmadı ve beğendiği bir oyuncak için tutturmaya başladı. almadım. eve gelene kadar "istiyorummm" diye mıyır mıyır mızırdandı. inadını sevdiğim..<br />
<br /><br />
<br />
<br />
semizotu salatasını yeşil makarna, fırında karnabaharı fırın makarna diye yedirdik. bayılarak da yedi. saflığını sevdiğim..<br />
<br /><br />
<br />
<br />
geçen haftasonu uyandı, beni yanına çağırdı. yatakta sarıldı, "seni çok seviyorum, seni bugün hiç üzmicem annecim" dedi. masumiyetini sevdiğim..<br />
<br /><br />
aklına estikçe saymaya başlıyor. 10 ve 20 arası çok iyi gidiyor, sonrası şöyle: 11-12-..18-19-yirmion! 30lar 40lar 50ler hepsi 30-10, 40-10, 50-10. zekasını sevdiğim..<br />
<br /><br />
<br /><br />
<br />
<br />
<br />pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-73576004445563735252017-11-24T05:51:00.000-08:002017-11-24T05:51:00.419-08:00öğretmenler günüarin'i büyütürken kendi çocukluğumu fazlasıyla hatırlıyorum. bazen gerçekten fazlasıyla...<br />
<br /><br />
travmalarımı da hatırlıyorum dolayısıyla. gerçi çocuk sahibi olana kadar bunların çoğunun travma olduğunun farkında bile değildim..belki de hala değillerdir ve ben abartıyorumdur.<br />
<br /><br />
bir ilkokul öğretmenim vardı. hayatınızda karşılaşabileceğiniz en kötü öğretmen. sınıfı fakirler ve zenginlere göre düzenleyen, zenginlere daima iltimas geçen, iki öğrenciyi gözdesi bellemiş saçma bir öğretmen. ve yeni mezun falan değil, senelerin öğretmeni...<br />
<br /><br />
bir keresinde köy ne demek onu öğreniyorduk. köye gidenlerin anlatmasını istedi. benim de babannemin akrabalarının yaşadığı bir köy vardı heh dedim onu anlatayım. anlattırmadı. köy bizim köyümüz değilmiş dıdımın dıdısınınmış. sonra gözdelerinden birini tahtaya kaldırdı, kız piknik için gittikleri köyü anlattı. köyü satın aldılarsa demek...<br />
<br /><br />
sonra beden dersinde tutturdu parende at diye. atamıyorum. hala da atamam. amuda da kalkamam mesela, kafamın daima yukarıda olması mühim benim için. at, atamam at, atamam derken ben bu kadına tokat attım. bak üzerinden 25 sene falan geçti hala pişman değilim.<br />
<br /><br />
biz çocukken öyle herkes takdir teşekkür almazdı, zordu yani. şimdi sınıfın kapısının önünden geçene veriyorlar. takdir aldım bi sene. zaten karneleri verirken takdir ve teşekkür alanları düğündeki takı çığırıcıları gibi tanıtıyordu. işte bunun gözdeleri yine almışlar takdirleri bu saydırıyor "x takdir, y takdir" sonra bir anda "pelin takdir" dedi. karneyi uzattı tam alacağım o kadar insanın arasında "dur ben bi daha bakim senin karnene emin misin" dedi. aldım takdiri. rezil olarak. takdir alamayacak kadar salak olduğum cümle aleme gösterilerek...<br />
<br /><br />
veli toplantısı yapardı. boşanan aileler için ayrı yapardı. daha el kadar çocukken kimin anası babası boşanmış bilirdik, kimin babası kapıcıymış, kiminki yöneticiymiş bildiğimiz gibi...<br />
<br /><br />
öğretmenler gününde çiçek getirirsen beğenmezdi. maddi değeri olmalıydı hediyenin.<br />
<br /><br />
okulu hiç sevmedim hayatım boyunca, hep nefret ettim. bu kadından da hep nefretle bahsettim. annemler bu nefretin farkında olmalılardı ama beş sene boyunca benim bu kadar nefret ettiğim bir kadına maruz kalmama engel olmadılar. çünkü öğretmen haklıydı hep, çünkü etim o kadının kemiği onlarındı, çünkü çocuk abartırdı, çünkü civardaki en iyi öğretmen oydu ve beni onun sınıfına yazdırmak için çok uğraşmışlardı, çünkü ben çocukken "travma" henüz keşfedilmemişti, çünkü çünkü çünkü...<br />
<br /><br />
sonraki senelerde bir sürü öğretmen tanıdım. hiç birini sevmedim. sevgiyle bahsettiğim tek bir öğretmenim bile yok. okul yıllarımın tek bir gününü bile özlemiyorum. bazen kabuslarımda tekrar okuduğumu falan görüyorum. sosyal medyada tanıdıklarım dışında tek bir öğretmen arkadaşım bile yok. <br />
<br /><br />
arin yukarıda saydıklarımın bırak onda birini, binde birini bana anlatsa, cümle içinde geçirse, ima etse hemen müdahale ederim. umarım karşısına hep iyi öğretmenler çıkar...<br />
<br /><br />
biliyorum bir yerlerde iyi öğretmenler de var. sosyal medyada arkadaş olduklarım var, nuriye ve semih var, haksız yere mesleğinden olan ama yüreği mesleğinin aşkıyla atan öğretmenler var. onların günü kutlu olsun ve mesleğinden ayrı düşenler bir an önce mesleklerine, öğrencilerine kavuşsun. <br />
<br /><br />
ancak benim ilkokul öğretmenim gibi olanlar umarım mesleği bırakmışlardır..pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-39382490574566763592017-11-07T05:27:00.000-08:002017-11-07T05:27:13.361-08:00düdük 4 yaşında!arin 11 ekim'de 4 yaşına girdi ve ben yazmamışım! <br />
<br /><br />
<br />
<br />
doğumgününü okulda kutladık. akşam da yemeğe gittik ve yemek sonrası gittiğimiz bir bar/cafe'de yine kutladık ahahaha :) çocuum 4 yaşına gece hayatıyla girdi :)<br />
<br /><br />
<br />
<br />
109 cm ve 18.700 kiloluk küçük adamım sen çok yaşa! iyi ki varsın! iyi ki annenim! seni aklının alamayacağı kadar çoook seviyorum!! ♥<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0kjcUPQKMcSyE66uRT7iOi8U9Da7_Rbz6ESEvAPzCawG0yECZxTQ6yo928fNHaHZ6Wlnu2-VN2KEwnILkrjtvUfBoT3PVmAgxhmRi8bn5UenmVVddS_H5B8v3wLyw3x5GdgsQ08e7mS0/s1600/IMG_20171011_231502_862.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0kjcUPQKMcSyE66uRT7iOi8U9Da7_Rbz6ESEvAPzCawG0yECZxTQ6yo928fNHaHZ6Wlnu2-VN2KEwnILkrjtvUfBoT3PVmAgxhmRi8bn5UenmVVddS_H5B8v3wLyw3x5GdgsQ08e7mS0/s1600/IMG_20171011_231502_862.jpg" /></a></div>
<br />pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-48450009184495259032017-11-01T06:43:00.000-07:002017-11-01T06:43:37.682-07:00zamansal sayıklamalar..arin çok uzun süredir kreşe gidiyor biliyorsunuz. önce günde 2 saat oyun grubu, sonra yarım gün sonra da tam gün gitmeye başladı. henüz 24 saat çakacak bir kreş bulamadığımız için tam gün gitmeye devam ediyor :p<br />
<br /><br />
neyse..<br />
<br /><br />
ilk zamanlar ağlama falan oldu tabii ufak tefek ama hiç "gitmicem krizleri" ya da başka majör problemler yaşamadık kreşle ilgili. e bir de üçümüz aynı anda evden çıkıyorduk, sanırım arin'e doğal geliyordu o yüzden. zaten hiç arkamızdan ağlayan bi bebek de olmadı. <br />
<br /><br />
ben avrupa yakasında çalışırken, çalıştığım şirketin anadolu yakasındaki fabrikasına geçiş yaptım 1 sene kadar önce. tabii düzenimiz değişti. artık ben, hem aras hem de arin uyurken evden çıkıyorum, çünkü mesai saatlerim de değişti. arin'i babası okula bırakıyor, ben akşam alıyorum. düzen bu..<br />
<br /><br />
ama şu lanet istanbul trafiği beni mi takip ediyor ne halt ediyorsa yine buldu beni! ya daha önce kıta değiştiriyordum, köprü trafiği çekiyordum, geç geliyordum. evim ve işim aynı kıtada oldu, şimdi de saçma bir e5 trafiği başladı! ve bu trafik hemen hemen 2 aydır öyle bir arttı ki benim servisten iniş saatim neredeyse 20 dk kadar attı! şaka gibi..<br />
<br /><br />
bu durumda arin okulda son kalan çocuk oluyor. okul akşam 7ye kadar açık ve ben yediye çeyrek kala falan alabiliyorum arin'i. tabii bütün çocuklar çıkmış oluyor. zaten annesi çalışan çok az çocuk var okulda..sabah da 8e doğru bırakıyor babası, yani çook uzun bir süre okulda oluyor. son zamanlarda "yarın okul var mı?" diye sormaya başladı. var dediğimizde pek ses etmiyordu ama bir kaç kere "ya of siz de hep var diyorsunuz" diyor. sonra cumaları "yarın haftasonu arincim" dediğimde aşırı seviniyor. ama öte yandan okulda çok eğleniyor ve okulu sevdiğini de söylüyor. ama sanki sıkıldı. ya da süre gerçekten çok uzun..başka bir çaremiz de yok ki..<br />
<br /><br />
okulu el değiştirdi ve on numara oldu bu değişiklik. arin de baya motive bu konuda. daha önce epey şikayetçi olduğumuz konular vardı, ancak şimdi tam bizim istediğimiz gibi bir çizgiye geldi. yani hala şikayetçi olsaydık ve ben arin'in okulunu değiştirme konusunda kararlı olsaydım valla fabrikanın olduğu ilçeye taşınırdım ve eve daha erken gelirdim. ama şimdi okul konusu elimi kolumu bağlıyor, çünkü alıştı, çünkü arkadaşlarını seviyor, çünkü öğretmenlerini seviyor, çünkü çünkü çünkü..<br />
<br /><br />
ben aslında bütün bu "zamansal" sorunları beynimin gerilerine atmıştım ama arin geçen akşam onu okuldan aldığımda eve yürüyene kadar "lütfen beni en son alma anne" diye ağladı. kafam allak bullak..ertesi gün de sona kalmıştı ve sorun etmedi ama o akşam etti..ve şu an tek düşündüğüm her akşam yarı loş bir okulda tek başına öğretmeniyle boynu bükük bir şekilde beni beklediği..off......<br />
<br /><br />
lütfen bırak işi evde otur demeyin, zira asıl sorun benim çalışmam değil, dolasıyla çözüm de bu değil..pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-69237712113638607032017-09-08T06:50:00.001-07:002017-09-08T07:30:01.781-07:00"her şekilde" çocuklu tatilarin ile bu yaz hem her şey dahil, hem butik otel gezmece görmeceli hem de anane - dede yazlık evli tatil yaptık. <br />
<br />
<br />
yani her şeyi bir yaz içinde deneyimledim. artık bu konuda en çok bana soracaksınız ahahaha..<br />
<br />
<br />
yaz başında her şey dahil konseptli bir tatil yaptık. geçen yaz gittiğimiz otele gittik, risk almak istemedik hem çok rahat etmiştik hem de bu sefer arkadaşlarımız da yanımızda olacaktı ve onların da 3.5 yaşında bir oğulları vardı. bildiğin yer en iyisidir böyle bir durumda..<br />
<br />
<br />
aynı yere gittiğimiz için arinço yabancılık çekmedi ve en güzeli de animasyon ekibi değişmemişti zira geçen sene kids cluptan sorumlu ablayı arin de biz de çok sevmiştik. valla o kız her eve lazım, ben bu kadar çok çocukları seven başka bir insan görmedim!<br />
<br />
<br />
sanırım tatillerde rahat etmemi arin'e kolluklarıyla tek başına havuza atlama ve merdivenlerden çıkma özgüvenini vermeme borçluyum. havuza atladı ve çıktı, atladı ve çıktı, diğer havuza koştu atladı ve çıktı sonra biraz yüzdü ve en son kaydırağı keşfetti! kaydırak bence 10 yaş ve üzeri çocukların ve yetişkinlerin kayması için uygundu, uzun sayılırdı ve havuza yumuşak bir inişi yoktu. beraber kaç kere o kaydıraktan kaydık ben sayısını bilmiyorum. ama fena eğlendik.<br />
<br />
<br />
öğlen uykusu mutlaka uyudu çünkü sabahın köründen itibaren havuzdaydık ve çok yoruluyordu. denize giremedik maalesef çünkü çok dalgalıydı ve su ısınmamıştı henüz, arin pek hoşlanmadı. e bi de bütün eğlence havuzun etrafındaydı..<br />
<br />
<br />
akşam yemeğinden sonra illa mini discoya katıldı. bu sefer dans etti, geçen sene kenarda oturup izlemişti..dans etti etmesine ama tek bir şartla: benimle birlikte! evet arkadaşlar mini discoda çocuklardan bile daha çok eğlenerek dans eden o koca dana bendim! ve bence "aram zam zam" çok başarılı bir şarkı! yazın hiti!<br />
<br />
<br />
yani işte her şey dahil..değişik ne olabilir ki..her gün bir öncekinin aynısı..sabah kalk, kahvaltıya git, havuza git, öğlen yemeğe git, havuza git, odaya git, yıkan paklan akşam yemeğe git, mini discoda hopla, çocuğu uyut, çocuk pusette bara geri dön, keyif içkini iç..bence gayet iyiydi. ve bence biz arin ile tatillerde bir başka uyumlu ve eğlenceli oluyoruz :)<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo3aPz8g3uUE7gy4ZN0ST-u6R-ics6JTAXbwQe8N8iKlko_02cLKy0r_M_m4SRVqgsTRu4lb3n9wTQMW0b1uKwJaHuUtmJblNiOtPjXqxFQcv5zsdZQaLlEXdHSgUBHf7TGBD0VMd2x9Y/s1600/20170615_085242.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo3aPz8g3uUE7gy4ZN0ST-u6R-ics6JTAXbwQe8N8iKlko_02cLKy0r_M_m4SRVqgsTRu4lb3n9wTQMW0b1uKwJaHuUtmJblNiOtPjXqxFQcv5zsdZQaLlEXdHSgUBHf7TGBD0VMd2x9Y/s1600/20170615_085242.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
kurban bayramı tatili başlamadan bir de muğla / dalyan'a gittik. bizim aras ile daha önce iki kere daha kaldığımız bir butik otele. otelde müzik ya da açık büfe gibi, arin'in önceki tatillerinden alışık olduğu şeyler olmadığı için biraz tedirgindim. ama yine de zorluk çekmedik. bu sefer farklı olarak arin'in babannesi de bizimleydi ve bizim yan odamızda kaldılar. bunu da sorun etmedi. havuz yoktu, denize gitmek için ya arabaya ya da tekneye binmemiz gerekiyordu. sadece ilk bir kaç gün akşam yemeğinden sonra "anne hadi dans edelim!" diye tutturdu :) alışkanlık..<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhCOkPRL2jfXOtY8fmIdMx21IsmGPtJzOw-7FkRsjQG4_WYryzBfhyFemG8SaBD1mlYzvdGMjCyjh9DfG97RmfKstdtF76FgYXsTcG-5Vvjp-fl1Ze_-tggnw0QkZjpybtLhQYTR5yHjs/s1600/20170825_161850.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhCOkPRL2jfXOtY8fmIdMx21IsmGPtJzOw-7FkRsjQG4_WYryzBfhyFemG8SaBD1mlYzvdGMjCyjh9DfG97RmfKstdtF76FgYXsTcG-5Vvjp-fl1Ze_-tggnw0QkZjpybtLhQYTR5yHjs/s1600/20170825_161850.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
iztuzu plajına ve sarıgerme plajına gittik. acayip dalgalıydı su, hatta can kurtaran bir ara düdük çalış milleti sudan çıkarmaya falan çalıştı iztuzu'nda. ama arinço dalgalardan hiç ürkmedi, üstlerine falan atladı. çok komikti, dalga geliyor bizimki üstüne atlıyor dalga bunu 3 metre götürüyo 5 metre getiriyo falan. aras ile benim de korkmamamız arin'e cesaret verdi bence.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
sonra, toparlar şelalesi diye bir yere gittik. otoyoldan sağa saptık, toprak bir yola geçtik ve yolun bir yerlerinde bırakılmış arabalar bulduk ve biz de arabayı bıraktık. bundan sonrasına katırlarla devam edecez..edemedik. ortada katır dahi yok. başladık dağ tepe yürümeye. arin'in gıkı çıkmadı! bir 20-25 dk yürüdükten sonra şelaleye ulaştık. kayalardan aşağıya inerek şelaleye ulaştık. havuz gibiydi şelalenin aktığı yer. bir de tahminimizden kalabalıktı. insanlar nevalesini alıp gelmişler, tecrübeliler demek. baya yüzdü arin orada da, buzz gibi suda.<br />
<br />
<br />
bir başka gün de yuvarlakçay diye bir yere gittik. biz geçen gelişlerimizde de gitmiştik ve çok beğenmiştik. restoranlar var sıra sıra, biz en tepedekine gidiyoruz hep. on numara yemek ve fazla oksijenden bayılış! restoran suların üzerine kurulu, buz gibi dağlardan inen kar suyu ve üstlerinde salıncaklar falan var. ayağımı soktum, yetti valla. :) park da yapmışlar, bizimki parktan çıkmadı, biz de parkın yakınındaki bir sedire (sedir şeklinde yer sofrasında yiyorsunuz) oturduk, çok keyifliydi.<br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjydAFvO0Irhr1W2AZFsRbZHBqVCezJ5f1qbNuPTvXjE3qudnJ_t8C1wwwuNTRerGmretIFqJxNvQuviDZqiHYKy1_c4KmjxQiXqOhxKWRcoxkxjb4frmZTK8CAGR3wF3RFnW9Ejv7w-k/s1600/20170829_192824.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjydAFvO0Irhr1W2AZFsRbZHBqVCezJ5f1qbNuPTvXjE3qudnJ_t8C1wwwuNTRerGmretIFqJxNvQuviDZqiHYKy1_c4KmjxQiXqOhxKWRcoxkxjb4frmZTK8CAGR3wF3RFnW9Ejv7w-k/s1600/20170829_192824.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">yuvarlakçay</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<br />
<br />
başka bir gün de sarsala koyu'na gittik. nasıl bir yolu var anlatamam.."ohaa manzaraya bak!" diyerek çıktığım yola, keskin virajlı, korunaksız ve dar dağ yolu yüzünden koltuğa mıhlanmış şekilde "Allah'ım nolur bitsin!" diye dualar ederek devam ettim. koya varır varmaz da tüm ekibe "iyice tadını çıkarın buranın, bir daha tekne olmazsa hayyatta gelmem" dedim! koy muhteşem deniz gayet iyi..dalga yoktu, arin'i daha rahat saldık ortama. ama manzara iyiydi hakikaten..<br />
<br />
<br />
bir de göcek koylarında tekne turu yaptık. henüz arin'e hamileyken yüzmüştüm o koylarda ve arin de yüzsün diye dilemiştim hep. anlatmaya gerek var mı? baya iyiydi..arin'e koydan koya geçeceğimizi anlatmak biraz zor oldu ama sorun çıkarmadı. en çok bedri rahmi koyu'nu göstermek istiyordum, ama uyuyakalmıştı o koya vardığımızda, kısmet..ama ne yüzdük....<br />
<br />
<br />
aa bi de azmak'a gittik, orada da nehir üzerinde tekne turu yaptık. arin yüzemeyeceğine bozuldu, ben de! yüzmeli turlar sabahtan oluyormuş :/<br />
<br />
<br />
öğle ve akşamları uyuması için hiç baskı yapmadık. öğlenleri ordan oraya transfer olurken arabada, teknede falan uyudu. akşamları da genelde 10:30'da falan uykusu geldi, ama dediğim gibi uyku saati falan diye darlamadık. kafasına göre takıldı. dönünce düzeni falan da bozulmadı çok şükür..<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh62SsCZ54cGjpsiqWWyarU5eg98Ny5GuURlD12pvymR3JKu8hx8TEvRIqo9GyIHqdF1Efu1YdBv24fNV8V6M9TnUOqv1gdl_w60nPlHvoGlHc22XuDst087ngxh3VXBWbY5SgAhbmEYwA/s1600/20170827_085957.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh62SsCZ54cGjpsiqWWyarU5eg98Ny5GuURlD12pvymR3JKu8hx8TEvRIqo9GyIHqdF1Efu1YdBv24fNV8V6M9TnUOqv1gdl_w60nPlHvoGlHc22XuDst087ngxh3VXBWbY5SgAhbmEYwA/s1600/20170827_085957.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
sanırım blog tarihimin en uzun yazısını yazıyorum ama bodrum'u da anlatayım bir nefeste de başlık eksik kalmasın hiç olmazsa :)<br />
<br />
<br />
3 gün de bodrum/gümüşlük'e devam ettik biz tatile, aras ve annesi istanbul'a döndü bizi bırakıp. benim annemler gümüşlük'te yaşıyorlar. yani ev tatiliydi bu sefer ki..geçen seferker zorlanmıştım bu tarz tatilde çünkü arin'i oyalayamıyordum. ancak bu sefer büyüdüğünden mi ne, gayet rahat geçti. gümüşlük'ten pek çıkmadık çünkü bodrum mahşer yeri gibiydi. ancak deniz kötü diye akyarlar'a gittik denize ve çook güzeldi..a bir de arin oyuncak diye tutturduğu için turgut reis marina'ya gittik ve ben günler sonra medeniyet gördüm! (beyaz yakalı dramı; medeniyet = avm!)<br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjuEkTjGeU0T9ZYoPwOGCoHiIoeKmFODLQ6axYCKi2vTUidtZ-K-VTrFQfiAB20ZLKtlr682UOeGciEaXwYJpjSnE2QMieC7bcU_D62GO3Hj3TvRsbCV3ewVbOZRZrK4jfzZ51LE1vKuc/s1600/20170831_171834.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjuEkTjGeU0T9ZYoPwOGCoHiIoeKmFODLQ6axYCKi2vTUidtZ-K-VTrFQfiAB20ZLKtlr682UOeGciEaXwYJpjSnE2QMieC7bcU_D62GO3Hj3TvRsbCV3ewVbOZRZrK4jfzZ51LE1vKuc/s1600/20170831_171834.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">gümüşlük</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<br />
<br />
bu üç türlü tatilden hangisi tercih ederim derseniz. çocuk büyüdüğü için üçü de keyifli, bence uyum açısından hiç bir sorun yok. her şey dahil rahat çünkü tek bir yerdesiniz ve her şey elinizin altında. oradan oraya transfer yok, günler rutin. butik otel, gezmece görmeceli tatilde gezip görmek güzel, biraz daha yorucu ama eğlenceli ve ufuk açıcı. çocuğunuz uyumluysa on numara bence. ev tatili ise rahat, neticede ev ortamı, yayıl yayılabildiğin kadar. e bir de nazınızın geçtiği insanlar varsa süper. <br />
<br />
<br />
aslında şunu fark ettim. çocuk açısından hiç bir farkı yok hepsinin! çocuk sadece eğlenmesine ve günde kaç top dondurma yiyebileceğine bakıyor! yani siz keyif aldığınız sürece ve çocuğunuzun " çocuk" olduğunun, arada mızırdanabileceğinin, rutinlerinin değişebileceğinin farkında olduğunuz sürece no problem! çoğunluğun aksine tatilde erken kalkmak beni rahatsız etmez, şuursuzca dondurma yiyebilirim ve denizden ve havuzdan çıkmak istemem, tıpkı arin gibi :) o yüzden biz tatilde hiç de fena bir ekip olmuyoruz. :)pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-90447258605795460832017-07-17T05:44:00.001-07:002017-07-17T05:44:22.144-07:00zorlama yazı 💨epey ara vermişim yazmaya..son zamanlarda neler yaptık?<br />
<br /><br />
tatile gittik geldik. arin ile tatil çok keyifli ve çok rahat oluyor, valla ciddiyim. nazar değdirenlerin berbat geçecek tatili dahi olmasın! 😈<br />
<br /><br />
bu sefer arkadaşlarımızla gittik. iki adet 3,5 yaş oğlan çocukuyla. valla iyiydi ya, çabuk bitti. çocuklar ne yolda ne tatilde sorun çıkardı, keyifliydi :)<br />
<br /><br />
valla bilogcan farkında mısın bilmem ama resmen zorluyorum kendimi tatili yazmakta. yani ne olmuş olabilir ki? yedik içtik kaydıraktan kaydık havuza girdik yattık uyuduk uyandık aynı döngü x7 gün işte..çocuğum da büyüdü, öyle tavsiye falan da veremicem. ayrıca on numara beş yıldız bir oğlum olduğundan yolda çocuk oyalama taktikleri falan da veremicem. uzun yolda dinleniyorum ben, o kadar söyleyeyim. (kıçınızı falan kaşıyın da nazar değmesin!)<br />
<br /><br />
geri kalan her şey rutin. biz işe arin okula...<br />
<br /><br />
a bu arada, arin yüzme işini iyice kıvırdı aslında. hatta kendini kolluksuz havuza attı. çığlık kıyamet koştum havuza, aa bi baktım suyun yüzünde köpeklemeye bağlamış. kenardan kollarımı uzattım tut elimi dedim, yüzdü. ama kollukları kendi iradesiyle çıkarmayı istemiyor hala :)<br />
<br /><br />
ya bi de babasıyla bir oldular bana koca kafalı diyorlar. bana bana biricik pelinlerine! hayır kafam kocaman değil, arin'e komik geliyor bana öyle demek! eşşek kafalı nolcak?!<br />
<br /><br />
öptüm!pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-82031823483894707962017-05-25T03:24:00.000-07:002017-05-25T03:24:23.219-07:00manyaklık..arin'i çok özlüyorum bu aralar. durmadan yani, sürekli yan yana olsak istiyorum. mesela arin olmadan bir yerlere gidesim yok, 24 saati onunla geçiresim var hep. nisan ayında işten bir hafta izin almıştım ve sürekli beraberdik, hatta aras iki gün iş gezisindeydi, tam anlamıyla başbaşa da kaldık ama yok, yetmedi sanki...Allah ayırmasın, ne diyeyim, amin..<br />
<br /><br />
bebekliğini düşünüyorum bazen. sanki o günler hiç geçmemiş gibi..olmamış gibi yani. şu anki hali kanlı canlı bu kadar karşımdayken öncesini hatırlamak öyle zor geliyor ki...<br />
<br /><br />
geçenlerde bir arkadaşım bebeğinin diş çıkardığını ve huzursuzlaştığını söyledi. biz hiç arin'in diş çıkardığını anlamadık. ilk dişini kaşık çarpınca bir de beni emerken ısırınca anladık, sonrakileri hep doktor kontrolünde öğrendik. ateş falan da olmadı pek, ya da ben hatırlamıyorum, ama zorlayan bir durum olmadı..çok şükür. sanırım artık dişler tamamlanmıştır..ön dişlerinin arası ayrık, şanslı - kısmetli olur diyorlar, ahh, inşallah..<br />
<br /><br />
bu arada tuvalet eğitimsizliği meselesi çözüldü. bitti yani, bez gitti..çok şükür :) öyle pek kaza da yok, valla zor oldu ama tam oldu sanki..tahtalara vurun kıçınızı kaşıyın :)<br />
<br /><br />
okula tek bir oyuncak götürme hakkı var. şimşek mcqueen'leri var ve bunlardan dördünü takım etti kendine, katiyen ayırmıyor...dedik oğlum bi tanesini götürebilirsin, "tamam" dedi tabii ne diyecek. ama ne demiş atalarımız "tavuğun dötüne çocuğun sözüne güven olmaz!" ertesi sabah babasıyla okula gitmeden önce "hepsini götürcem" diye diretmiş. babası da "bir tanesi" demiş. neyse, bir süre inatlaştıktan sonra kırmızı olanı babasına vermiş çantaya koyması için. sonra aras bir bakmış diğerleri ceplerinde! suya götürüp susuz getirecek aklınca, eşşek sıpası!<br />
<br /><br />
ay ne anlatıyodum bilogcan? işyerinde blog bu kadar yazılıyor işte, araya milyor tane şey girdi ben unuttum anlatacağımı da...<br />
<br /><br />
neticede arin çok tatlı. bazen bakıyorum, biz mi yaptık len bunu diyorum :) hele karşımda kanımla canımla beslediğim bu kadar güzel bir varlık görünce, benden böyle bir şey çıktı benim kesin müritlerim olmalı diyorum! <br />
<br /><br />
annelik manyaklıkmış, anne olunca anladım....pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-19726485114024492812017-04-19T05:58:00.000-07:002017-04-19T05:58:13.878-07:00bu aralar....ohoo baya olmuş yazmayalı sanki...<br />
<br /><br />
arin'e yine yeni yeniden tuvalet eğitimi veriyoruz. ya bu işin başka adı yok mu?! ailecek amonyak kokusundan kafamız güzel geziyoruz bir süredir. bir gelişme var mı? yok gibi, var gibi...kakasını tuvalete yaptı bir kaç kere. sanırım çişten önce kakayı hallederek tuvalet eğitimi işinde çığır açacağız. çişini ise altına yapıyor. okulda ve dışarda yapmıyor. okulda yapmaması büyük sorun çünkü tutuyor. sanırım strese girdi bu konuda. neyse darlandım bu konudan...<br />
<br /><br />
çok güzel gider yapıyor. "of anne tamam sus!" bayılıyor istemediği konu konuşulduğunda bu cümleyi kurmaya! :s<br />
<br /><br />
geçen gün uçağı ile oynuyordu. diyalog aynen şu:<br />
<br /><br />
+ hadi jett oynayalım<br />
- tamam oynayalım (burada sesini değiştiriyor)<br />
bir kaç uçak efekti sonrasında,<br />
+ hadi jett oynayalım<br />
- oynuyoruz ya işte! (sinirli)<br />
<br /><br />
ahaha harika monolog! :d<br />
<br /><br />
14 nisan 2017 günü ilk defa sinemaya gitti. şirinler filmine. 3 boyutluydu film o yüzden ya korkarsa diye korktum ancak baya ilgiyle izledi. son 20 dakikası falandı karanlıkta uykusu geldi, çıktık. ama 3d gözlükleri yaklaşık üç gün boyunca biz artık yeter diyip saklayana kadar çıkarmadı! adamın mantığı ya hep ya hiç!<br />
<br /><br />
geçen hafta full izinliydim. yani o meşhuuur "çalışmayan anne yoktur evde çalışan anne vardır!" argümanını deneyimleme fırsatım oldu. çalışmayan anne vardır, çalışan anne izin alınca çocuğunun huyu değişir, okullu okuluna işli işine arkadaş! ayrıca evde farklı bir iş de yapmadım ve gündüz vakti koltukta beş dakikalığına bile olsa ayaklarını uzatmak şahane bir şeymiş, kıymetini bilin. ayrıca inanın çalışanlar kadar (kadın/erkek fark etmiyor) yorulmuyorsunuz. neyse, bu konuda toparlayıp bir şeyler yazasım var zaten, uzatmayayım...<br />
<br /><br />
aslında her gün arin ile ilgili kaydadeğer bin tane şey oluyor. normal insanlara sıradan gelen bize muhteşem gelen bin tane şey. insanın çocuğuyla sohbet etmesi ne şahane bir şeymiş...her ne kadar "off anne sus tamam!" dese de muhteşemmiş! kimse benim ağzımı bu muhteşemlikte kapatmamıştı bugüne kadar :p<br />
<br /><br />
bu yazıyı bir gün arin okursa, bundan sonrası onun için...<br />
<br /><br />
arin'im canparçam..sen bir cumhuriyet çocuğusun! atatürk çocuğusun! iktidarlar, başkanlar gelir gider, hatta ülkeler parçalanır gider ama bu gerçek değişmez! ilerde sen bu blogu okurken buralar ne halde olur bilemem. ama şunu bil ki; sen, dünyanın en zeki, en güçlü ve en "insan" devrimcisi tarafından kurulmuş bir ülkede doğdun! <br />
<br /><br />
ben ne zaman umutsuzluğa düşsem, senin baktığın yöne bakıyorum oğlum...iyi ki varsın..seni çok seviyorum!pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-41736195792147632692017-02-17T04:34:00.000-08:002017-02-17T04:34:00.230-08:00minimaliz minimalsiniz minimallerbaşlık tekerleme gibi oldu. minimal kelimesine sizi daha başlıktan yabancılaştırdıysam kusura bakmayın zira bu yazı kafamdaki gibi akarsa, daha bu kelimeyi çok okuyacaksınız demektir.<br />
<br /><br />
konumuz minimalizm! aka; sadeleşme! aka; tüketmeme! <br />
<br /><br />
her ne kadar şirketimin plazadaki genel müdürlüğünden kendi isteğimle fabrikasına geçmiş olsam da, hala önüne gelen her kişisel gelişim makalesini okumasa da sağdan soldan duyan bir beyaz yakalıyım.<br />
<br /><br />
öncelikle baştan söyleyeyim. ben hiç kişisel gelişim kitabı okumadım, hiç de ilgi alanıma girmedi bu kitaplar, çokca saçma buldum, dalga geçtim - yani bir ferrarim olsa satmazdım, asfaltın tozunu attırırdım...bu yüzden neandertal olduğumu düşünen varsa, çarpı işareti ekranın hemen sağ üst köşesinde...<br />
<br /><br />
bir sadeleşme modası geldi gidiyor farkındaysanız. tasını tarağını toplayan kırsala kaçıyor, kaçamayan kaçmanın hayalini kuruyor. minimum eşya ile maksimum yaşama, etini sütünü yumurtanı kendin yetiştirme, mecbur kalmadıkça alışveriş yapmama falan filan. yani ihtiyaç dahilinde tüketme...<br />
<br /><br />
başlarda ilgimi çekti. çünkü ideolojik olarak zaten kapitalizme karşıyım ve dünyanın en cimri, parasını harcamaya kıyamayan insanlarından biriyim! <br />
<br /><br />
internetten araştırmaya başladım. işin raconunun şehri terk etmek olduğuna karar verdim. yalnız benim bir kocam ve çocuğum var, yani yok öyle tek başına minimal minimal takılmak! çocuk bu konuda çok fikre sahip olacak yaşta değil, zaten yeterince minimal bir dünyası var, koca da hayatta kabul etmeyeceği için ve maksimum iş yaşamını haklı olarak bırakmayacağı için, şehri terk etme fikri yalan oldu en baştan!<br />
<br /><br />
sonra diyorlar ki; fazla eşyalarınızı elden çıkarın. valla ben evden bir şey çıkaramam zira evde üç kişi yaşıyoruz. öyle dişi kuş yuvayı kurar diye bir durum da yok bizde, gayet demokratiğiz ve ayrıca kocam ev dekorasyonuna oldukça meraklı. eşya konusu yalan yani. e dedim kıyafetler, çantalar, makyaj malzemeleri falan ayıklayayım bari. kıyafetler yalan oldu, "ya bunu giymek istersem sonra?" dedim, "zayıflarsam bu üzerimde on numara durur" dedim, "ay zaten yer kaplamıyor, kalsın bu kalsın" dedim. makyaj malzemelerinde son kullanma tarihi dolanları attım ama mesela 5 tane bordo rujum varsa onları 4 yapmadım ama ilerleme kaydettim artık bordo ruj almıyorum!<br />
<br /><br />
ne zaman bu konu ile ilgili bir şey okusam onun akşamında aras ile avmde buluştuk, şaka gibi. gel de tüketme! yine de bence saçma harcamalar yapmadım, beymen çantalar indirime girmişse bu benim suçum değil! ben o fiyatlara o çantaları bir daha bulamazdım neticede!<br />
<br /><br />
bu minimal yaşam, tüketme zırvalarını okurken bana bir aydınlanma geldi ama! yazarların çoğunun önceki hayatlarını inceledim, zaten açık seçik yazıyorlar, "önceden şöyleydim, böyleydim" diye. çoğu kariyerinde istediği yere gelmiş ya da yaklaşmış, rezidansta oturuyor, yılda en az bir yurtdışı ve bir yurtiçi tatilleri var ve bu tatiller yaz ve kış olarak kendi içlerinde de dallara ayrılıyor. en güzel giysiler <br />
giymişler, en güzel parfümleri sıkmışlar falan filan. fark ettim ki bunlar "aymamış" arkadaş bunlar "doymuş"! <br />
<br /><br />
sonra kendi hayatıma baktım. karı koca fena olmayan bir gelirimiz var, severek oturduğumuz, güzel muhitte bir evimiz var, a plus bir yaşamımız yok ama kendi standartlarımızda rahat bir yaşamımız var. ama öyle "doymuş" bir durumumuz yok! yani evet, kıyafete ayakkabıya falan doymuşuzdur belki ama daha öyle işimizden sıkıldığımız, gezmekten sıkıldığımız, şehir hayatından - trafik dışında- yaka silktiğimiz bir durum yok! e zaten kendi şartlarımız içerisinde her orta direk gibi gayet minimal yaşıyoruz, kahvaltıyı paris'te öğle yemeğini roma'da akşam yemeğini de fatma bacıda yemiyoruz. şu durumda minimalizm bizim neyimize?!<br />
<br /><br />
33 senelik hayatımda okuduğum tek kişisel gelişim konusu olan minimalizm bana hiç bir şey katmadı mı sanıyorsunuz? kattı tabii! mesela hiç de fena olmayan bir hayatım olduğuna kanaat getirdim. "doymak" o kadar da iyi bir şey değilmiş aslında bunu fark ettim. her şeyin fazlası zararmış, bunu öğrendim. aydınlanmak için küçük burjuva yöntemlerine yönelmek yerine kendi hayatına odaklanmak gerekirmiş, meğer. "azalmak" tek seçenek değilmiş...öğrendim.pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-79962071498264095572017-02-08T00:27:00.002-08:002017-02-08T00:27:48.277-08:00tuvalet eğitimsizliğiarin tam olarak 40 aylık neredeyse. yani 3 yaş 4 aylık..yani dolu doluuuu 3 yaşında, hatta 4 ayını bitirdi bile..<br />
<br /><br />
hala bezli!<br />
<br /><br />
şimdi size anlatacaklarım bir "tuvalet eğitimsizliği" hikayesidir..okuyunuz..<br />
<br /><br />
geçen sene bu zamanlar "yaz yaklaşınca başlayın/başlayalım" minvalinde çevre ve kendi gazlarımızla baharda bu işi kotarmaya karar verdik..babasıyla ben tabii, arin'in bir şeyden haberi yok. bir iki çıkardık bezi ama "tutalete yapamağğm" deyince minik kuşumuz hop geri taktık..<br />
<br /><br />
o arada tatil zamanı geldi. dediler ki "tatilde bütün gün havuz-deniz-kum-güneş-mayo olacak çıkar gitsin!" çıkardım! havuz başındayız, balböceğim kırmızı şort mayosuyla ortalarda geziniyor ama bir koku var atmosferde. "alalaa bu ne kokusu ola ki?!" diye kendi kendime soruyorum ama kokunun kaynağını mümkün değil bulamıyorum "fayf sıtar alles inkluziv otelde kokuya bak olcek iş mi?!" diye söyleniyorum içten. kokunun kaynağı arin'miş yav! haldır haldır odaya gittik, hemen duş, duşun temizlenmesi vs derken hop bezi taktık geri. yav çocuk tuvaletini söylemiyor, ne diye çıkarıyorsun ki bezi?!<br />
<br /><br />
sonra arin'i yeni bir kreşe yazdırdık. dedik bizim çocukumuz bezli, ona göre. ay okul bir hevesli "ah biz bıraktırırız, önce bir alışsın da" vs. vs. dedik tamam okulda çözülecek bu mesele..<br />
<br /><br />
o yazı ve sonbaharı da başladık-başlamadık, bezi taktık-çıkardık şeklinde geçirdik..ve geldik kışa..aslında arin yavaştan tuvaelete yapmaya başlamıştı, 1-2 ay öncesine kadar. hatta kakasını bile yapmışlığı vardı ancak hastalandı ve ishal oldu, hoop bezi tekrar taktık, başka çaremiz yoktu.<br />
<br /><br />
sonra okul tekrar başlıyoruz dedi. bu arada evde işbirliği yapmıyoruz diye bize söyleniyorlar falan. tamam ulan dedim bez mez yok! tam iki hafta gece yatarken dahil bez takmadım. sabahları zaten uzun bir süredir kuru kalkıyordu, o yüzden geceleri kaza yoktu, hatta tuvalete bile kaldırmadım hiç. ama gün içinde tuvaleti gelince "çişim geldi" diyordu ancak aynı anda da altına yapıyordu. yine de her seferinde yapmış olsa da tuvalete oturttuk, oyaladık falan filan. okulda da durum aynıymış, hatta tutuyormuş. öğretmeni tuttuğu için arada alıştırma külodu giydirdiğini söyledi ama onların alıştırma külodu dediği şey şu primanın yeni çıkan külot şeklindeki bezleri, biliyorum çünkü aynısından bize de aldırmışlardı! ya o bez değil mi? ben mi yanlış biliyorum? neyse dedim, vardır bir bildikleri, neticede bu işle uğraşıyorlar. <br />
<br /><br />
iki haftanın sonunda şimdilik vazgeçelim hazır değil falan dediler. beze dönelim dediler ve biz 1.5 haftadır yine bezdeyiz. yani şimdi gece kuru kalkan, çişi/kakası gelince söyleyen çocuk hazır değil mi? e söylüyor?! ama son dakikada söylüyor, tuvalete gitmeye ikna olmuyor...e ikna etmemiz gerekmez mi? pes mi etmek lazım hemen? 3 günde hop diye öğrenen var mı bu işi? hiç kazasız?<br />
<br /><br />
okulun bu konuda yanlış yaptığını düşünüyorum açıkçası...tak çıkar derken arin de bez ya da olduğu yere bırakıverme rahatlığına alıştı bence. şimdi izin alıp kendim deneyeyim istiyorum. poposuna göre bez de bulamıyoruz ki artık :) eninde sonunda bırakacak biliyorum ama çocuğa yaşattığımız bu kafa karışıklığından çok rahatsızım artık...ve okul sana laflar hazırladım!pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-64293413734384635862017-01-25T01:34:00.000-08:002017-01-26T00:52:42.337-08:00yüzleşme<br />
biz seksenli yıllarda doğan çocuklar için doksanlı yıllar bir tür yüzleşme yılıydı. 1982 anayasasının oluşturmaya çalıştığı apolitik gençlik bizim neslimiz olacaktı neticede..<br />
<br />
<br />
sizi bilmem ama ben, ailemin sosyo-ekonomik durumu ve siyasi görüşleriyle doksanlı yıllarda yüzleştim. yoo, aklımın ermesi o yıllara denk geldiğinden değil, o yıllarda meydana gelen siyasi olayların, siyasi suikastlerin yarattığı farkındalıklardı yüzleşmemin sebebi. ve bütün bunlar memleketi şu an ki vaziyete getirdi. hani o sürekli özlediğimiz eski türkiye var ya, işte o, şimdiki yeni türkiye'nin mimarı aslında...pek de özlenecek bir durum yok sanki?!<br />
<br />
<br />
sanırım yedi yaşlarındaydım, seçim zamanıydı. o zamanlar anap diye bir parti vardı, şimdi twitter'da parodi hesabı...neyse...o partinin çocuk aklımla bana eğlenceli gelen bir seçim müziği vardı. aileme "buna oy verin" diye söylediğimi hatırlıyorum. peki onlar ne cevap verdi? karşılarındaki yedi yaşında bir çocuk değilmiş gibi o partiye neden oy vermeyeceklerini ve oy verecekleri partiye neden oy vereceklerini anlattılar...halbuki "he kızım veririz" de, geç değil mi?<br />
<br />
<br />
özellikle doksanüç senesi...ah o bindokuzyüzdoksanüç senesi...sanırım baştan sona hatırladığım tek sene...özellikle iki olayın aklıma mıh gibi kazındığı sene...<br />
<br />
<br />
önce ocak ayında kara haber geldi...çok net hatırlıyorum televizyonda gördüklerimi...bir sokak, karlar altında...parçalanmış bir araba...sonraki günler bir cenaze...onbinler...kırmızı karanfiller ve bembeyaz kara batırılmış yanan mumlar..."arabaya önce kendi binermiş, çalıştırdıktan sonra eşini ve çocuklarını bindirirmiş" ah..uğur mumcu....<br />
<br />
<br />
o kış hakikaten karakıştı...haziranda dedemin ölmesi de yazın iyi geçmeyeceğinin işaretiydi...<br />
<br />
<br />
temmuz oldu...2 temmuz...yine televizyonda bir takım görüntüler...yangın! insanlar yanıyor! hayır yanmıyor, yakılıyor! benim ülkemde bir yerlerde insanlar yakılıyordu...canlar...ben bu nefreti bu yaşıma geldim hala anlayamıyorum, on yaşındaki ben nasıl anlasın? anlayamıyorum ama biliyorum, tanıyorum ve aynı nefreti bana yöneltecek insanlarla yaşadığımı artık biliyorum...<br />
<br />
<br />
çok şey oldu...terör saldırıları, siyasi suikastler, cinayetler...çok şey...yıllara göre türkiye yapmanın bir manası yok, merak eden vikipedia'dan baksın...<br />
<br />
<br />
bu iki olay beni ailemin dünya ve siyasi görüşü ile yüzleştirdi...o insanların kitapları vardı bizim evimizde, yazdıkları gazeteler okunuyordu...belki de ilk defa yüzyüze tanımadığı birilerine ağlarken gördüm onları...ben seneler sonra iyice anlayabilince onları, onlar için ağlayabildim...hem ölümlerine hem de hiç tanışamayacak olmama...<br />
<br />
<br />
benim yüzleşmem on yaşımı buldu...düşünüyorum da arin'in yüzleşmesi, gezi direnişi sırasında ilk tekmelerini atan bir bebek olarak, daha anne karnındayken başlamış...<br />
<br />
<br />
şimdi bize bir soru soracaklar. iki cevap seçeneğimiz var: evet ya da hayır<br />
<br />
<br />
geçmişi hatırlayanlar pek fazla düşünmeden hayırlısıyla verecekler cevaplarını. hatırlamayanlar hafızalarını zorlasınlar, okusunlar, öğrensinler...başka ülkelerde "evet" nelere mal olmuş bir araştırsınlar, lütfen...<br />
<br />
<br />
benim için aslolan atam'ın ne dediğidir: "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!"<br />
<br />
<br />
direniş sırasında annesinin heyecanına içeriden destek veren o minicik çapulcu ayakların aşkına; hayır!pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-41024932653436726292017-01-05T03:14:00.000-08:002017-01-05T03:14:52.161-08:00.......ben blogu belki bir gün arin okur diye yazıyorum. ve aynen bu sebepten gündemle ilgili, olan biteni tamamen "kendi" bakış açımla yazıyorum ara ara. tarafsız yazmıyorum çünkü burası bir haber sitesi değil, arin ileride hissettiklerimi anlasın, bilsin istiyorum; onun fikirlerine uymasa bile görüş farklılığı ne demek öğrensin istiyorum.<br />
<br /><br />
yılbaşı akşamı sevdiğimiz dostlarımız ve kardeşlerimiz bizdeydi. arin arkadaşıyla oynadı, tepindi, kudurdu ve nihayet uyudu. tam da bir önceki yazımda yazdığım gibi gece onikide onu öptüm uyurken. canım.....<br />
<br /><br />
balkonda sigara içerken şebnem reina'da silahlı saldırı olmuş dedi. bar kavgası sandım...içeri geçince cnntürk'ü açmış beyler. bar kavgası değilmiş, manyağın biri eğlenen insanları taramış...<br />
<br /><br />
hani bir yazımda tatildeyken manyağın birinin tatilköyüne girip bizi tarama ihtimalinden korktuğumu yazmıştım ya, artık daha da çok korkuyorum. tatile gitmek istemeyecek kadar çok...<br />
<br /><br />
sıkıldım! çok sıkıldım! terör hakkında yazmaktan, konuşmaktan, gölgesinde yaşamaktan çok sıkıldım! benim, ailemin, çocuğumun canına kastedenlerle bir arada yaşamak zorunda bırakılmaktan çok sıkıldım!<br />
<br /><br />
ve en çok da bunları demokratik bir ülkede yaşamak zorunda olmaktan sıkıldım! toplumun bunları bile isteye yaşamasından ve yaşamak zorunda bırakmasından sıkıldım! <br />
<br /><br />
evden çıkın, hayata karışın, dik durun vs. vs. vs. bik bik konuşuyorlar ya hani...<br />
<br /><br />
ben paralize oldum!<br />
<br /><br />
evden çıkmayacağım! istemiyorum evimden çıkmak! istemiyorum korkuyla dolaşmak! mümkün olduğunca kendimce güvenli bulduğum alanda çoluğumla çocuğumla "hayatta kalmak" istiyorum!<br />
<br /><br />
korkuyorum arkadaş ben...sokağa çıkmaya korkuyorum...insani zevklerden korkuyorum...insanlardan korkuyorum...<br />
<br /><br />
siz çok cesursunuz, çıkın sokağa, ben değilim...kabuğumda yaşamayı tercih ediyorum...<br />
<br /><br />
hayatımızın içine eden herkese en derin nefretlerimle...pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1196615493502346692.post-80969884767493847272016-12-30T05:50:00.001-08:002016-12-30T05:50:38.120-08:00muhasebe<br />
2016'nın bir muhasebesini yapayım dedim, ı-ıh olmadı. o kadar çok acı var ki 2016'da mutluluklarımı anlatasım gelmedi, mutsuzluklarımı da sıralayıp iyice darlanasım da yok...<br />
<br /><br />
neyse bitiyor...<br />
<br /><br />
2017 şanslı bir yıl olsun hepimiz için. sağlıklı, mutlu, huzurlu, barış dolu bir yıl olsun. inşallah...<br />
<br /><br />
geçen sene yeni yıla girerken arin uyuyordu, babasıyla gidip öpüp koklaşmıştık tam onikide...bu yıl da uyur diye umuyorum...2016 ile ilgili en canlı anım, mutluluğum o andı...<br />
<br /><br />
bir tek bunun muhasebesini yapabiliyorum...<br />
<br /><br />
geçen sene arin beşiğinde uyuyordu biz onu öptüğümüzde, bu sene ise tek kişilik yatağında, yanında parmaklıkları olmayan yatağında uyuyor olacak biz onu öpüp koklarken...<br />
<br /><br />
oğlum büyüyor. sağlıkla, huzurla, mutlulukla büyüsün...hepimizin çocukları güzel yıllarda sağlıkla büyüsün...<br />
<br /><br />
benim başka bir dileğim yok...<br />
<br /><br />
iyi seneler hepimize...pelinhttp://www.blogger.com/profile/07716647268547473844noreply@blogger.com3